ENG
ENG
Değişmek İsteyenlerin Yaman Çelişkisi

Değişmek İsteyenlerin Yaman Çelişkisi

Paradoks nedir? Sonuç olarak doğru olan fakat çelişkili gözüken bir ifadeye “paradoks” denir. Kökleşmiş inanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce olarak da tanımlanabilir. Yani bir nevi çelişkidir.


Örnekler verelim:


“Mütevazi bir insan olmamla övünüyorum.”


“Tek kelime dahi Türkçe bilmiyorum!’


“Beni duyabiliyor musun?


– Hayır. Sesin gelmiyor (!)”


Paradoksal bir şekilde ülkemizde bazı yer adları, kendisi ile çelişir:


Kuşadası: “Ada” değildir.


Denizli: Denizli’de deniz yoktur.


Bir otobüs ilanı:


-
“Okuma-yazma öğrenmek isteyenlere müjde! Hemen aşağıdaki adrese başvurun…” (Okuma-yazma bilmeyen bir insan nasıl bu ilanı okuyacak! )


Ben bugün sizlere kişisel gelişimimizde çok önemli bir paradokstan, çelişki gibi görünen bir doğrudan söz etmek istiyorum. Çoğumuz kendimizi geliştirmek istediğimiz bir alanı fark ettiğimizde hemen bir değişime gitmek isteriz. Bunu yaparken de şöyle bir yol izleriz: diyelim ki ben toplum önünde konuşmaktan çekinen biriyim ve rahat konuşabilmek istiyorum. Bunun için de çareler aramaya başlıyorum. Konuşma kurslarına başvuruyorum, diksiyon hocalarına gidiyorum, etraftaki arkadaşlarım “daha sık sosyal ortamlara girmen gerekir”, diye akıl veriyorlar, ben de uygulamaya çalışıyorum. Ama olmuyor da olmuyor… Ben acilen değişmek istedikçe, bulduğum acil çözümlerim hiçbiri işe yaramıyor, veya bir süreliğine biraz gelişme oluyormuş gibi gözüküyor, sonra tekrar iki üç kişinin arasına girince elim ayağım çekiliyor, tekrar ağzımı açamaz hale geliyorum.


Burada ben ne yapıyorum da gelişimimi engelliyorum?


Cevap: Kendimi, utangaçlığımı, hangi ortamlarda dilimin tutulduğunu, bunun bende nasıl duygularla birlikte ortaya çıktığını fark etmek için kendime şans vermiyorum. Beni rahatsız eden bu durumdan kaçarcasına uzaklaşmak istiyorum.


Oysa bilmem gereken bir şey var. Kendi içimde fark ettiğim her duygu ( sadece ben fark ettiğim için bile) bende bir rahatlamaya yol açıyor, bu rahatlama özellikle olumsuz duygularımın (toplum önünde sıkılma, utanma, söyleyeceklerimin saçma olacağından korkma, vs.) benim üzerimdeki endişe yaratıcı etkisinin azaltıyor, bu rahatlama ve sakinleşme sonucunda her şeyi daha net görebiliyorum.


Psikolojide “Paradoksal Değişim Teorisi”, kişinin ancak kendini tam deneyimlediğinde asıl değişimin yaşanabileceğini söyler. Değişim ancak kendimiz olduğumuzda, gerçekleşebilir, olmadığımız bir şey olmaya çalıştığımızda değil. Paradoksal bir şekilde, değişim kendimizi değiştirmeye çalıştığımız zaman veya başka birisi bizi değişmeye zorladığı zaman gerçekleşmez. Ancak ve ancak, kendimizi olduğumuz gibi görebilmek için zaman ve çaba harcadığımızda, şu andaki durumumuzu tam olarak algıladığımızda değişim olasılığı ortaya çıkar. 
(Biesser, 1970, s.77)*


İşte bu yüzden de şunu aklımızda tutmakta yarar var: gerek kendi başımıza, gerek bir uzmanla birlikte, gelişimimiz için çalışırken önce kendimizi olduğumuz gibi deneyimlemek, bulunduğumuz yeri tüm gerçekliğiyle fark etmek ve kabul edebilmek gerekiyor.(Buna belki bir tür “durum tespiti” de diyebiliriz.) Bu fark edebilme ve kabullenebilme hali tam olarak içimize sindiğinde o “sihirli dönüşüm” için ortam hazırlanmış oluyor. “Kendimizi değiştirmeye çalışmadığımız için” değişim süreci başlayabiliyor. Ne tatlı çelişki, ne güzel paradoks değil mi?


*Biesser, Arnold. 1970. Paradoxical Theory of Change. Gestalt Therapy dergisi, s.77-80.

Sevgiyle kalın, gerçek değişim için önce biraz olduğunuz yerde kalın.

PAYLAŞ
BENİ TAKİP EDİN
Rana Beri