ENG
ENG
Hata Yapmaktan Korkmamak

Hata Yapmaktan Korkmamak

Hata yapmaktan korkmamak, kulağa hoş geliyor değil mi? Ama hangimiz zaman zaman hata yapmaktan korkmuyoruz ki?  Üstelik kötü duruma düşmek, beceriksiz algılanmak hepimizin korkulu rüyası. Ancak biliyoruz ki insan ancak deneye yanıla öğreniyor.

Albert Einstein demiş ki “Hiç hata yapmamış insan yeni bir şey denememiştir.” Gerçekten de, hiç hata yapmamak bizim hayatımızın gerçekliğiyle kesinlikle örtüşmez. Ancak ve ancak bir şeyleri deneyerek, bir şeylerde doğru sonuçlara ulaşmayarak, o yaptıklarımızı farklı yapmamız gerektiğini anlarız. Yolunda gitmeyen şeylerden ders çıkararak farklı denemelerde bulunuruz.

 “Hata yapma”nın toplumda adeta etrafında bir negatif enerji alanı vardır; hata yapmak en korkulan şeyidir; hata yapan kişi eleştirilir. O yüzden de insanlar yeni bir şey denemekten, daha evvel yapılmamış bir şeyi yapmaktan çok ürkerler. “Ya ben gerçekten istediğim sonuca ulaşamazsam? Ya başkaları tarafından etiketlenirsem?” diye kendilerini yeni bir şey denemekten, yeni adımlar atmaktan alıkoyarlar. Aynı şekilde de kendileri buna cesaret edemedikleri için, buna cesaret edenleri de acımasız bir şekilde eleştirirler. Onlarda hata bulurlar, fazla cesur olmakla suçlarlar. Önlem almadan harekete geçtikleri için yargılarlar. O yüzden de bu “hata yapmama” çemberi gittikçe genişler. Ebeveynden çocuğa, öğretmenden öğrenciye bulaşan bir virüs gibi herkesi korkutur. Artık toplumun çoğu bireyi yeni bir şey denemekten, sonucundan emin olmadığı bir yola çıkmaktan korkar hale gelir.

 Hata yapmak aslında bizi nasıl geliştirir?  

Hata yaptıkça aslında  nasıl yeni kapılar açılır?

İnsanoğlu deneye deneye öğrenir. Aynen çocuğun yürümeden evvel emeklemesi, düşmesi, kalkması; binlerce denemeden sonra ayakta durup yürümeye başlaması gibi, her süreç adım adım gerçekleşir. Bu adımların bazıları başarısız, bazıları başarılı olur. “Dene ve yanıl” yöntemi beynimizin elastikiyetini arttırır ve çalışmayan, işe yaramayan yöntemleri gördükçe nelerin işe yarayabileceğini daha çok fark ederiz.

Bu farkındalık sayesinde insanoğlu daha verimli olur ve daha iyiye doğru gelişir. Buna “gelişimci zihniyet”(growth mindset) diyoruz. Bu zihniyet, hatalarımızdan öğrenmemiz, hep yeni bir şeyler denememiz üzerine kuruludur. Nerelerde sendelediğimizi fark ettikçe hem kendimizi, hem yaşam tarzımızı daha istediğimiz yöne doğru ilerletebiliriz. Örneğin iş hayatımızda eksik bulduğumuz noktaları fark ettiğimiz zaman, bu konularda yeni ve farklı bir şeyler yapma ve öğrenme fırsatımız doğar. Hâlbuki bu deneme adımları atmasak nerelerde kendimizi geliştireceğimizi de bulamayız potansiyelimize doğru da gelişemeyiz.

Bazen hata yapmanın ya da istediğimiz sonuca ulaşamamanın hiç beklenmedik sonuçları olabilir. Tarih bunlarla dolu. Keşiflerin çoğu, buluşların çoğu hatalar sonucunda, deneme yanılma sırasında ortaya çıkmış “kazalar”dır.  Mesela Alexander Fleming’in yaptığı ufacık bir hata, tarihi değiştirecek bir buluşa imza atmıştır. Bildiğiniz gibi Dr. Fleming bakteriler üzerinde çalışan bir bilim insanıydı. Tatile giderken laboratuvarda bakterilerle dolu bir kabı açık unuttu ve burada bir kontaminasyon oluştu. Tatilden dönüşte bunları temizlerken, deney kaplarının içinde bakteriler yerine küf mantarlar olduğunu fark etti. Penicillium Notatum adı verilen bu küf mantarı daha sonra bakteriyel enfeksiyonlarla mücadele etmeye yarayan penisilinin ilk adımı oldu. O penisilin ki dünyada bugüne kadar milyarlarca hayatı kurtardı.

Bilinmeyene adım atmak, farklı şeyler denemek, bize neyin iyi geldiğini ya da gelmediğini; neyin bizim değerlerimizle uyuşup uyuşmadığını gösterir. Örneğin yeni bir arkadaş grubuna katıldığımızda oradaki hissiyatımıza, kendimizi iyi hissetmemize ve o ortamın bizim gelişimimize ne kadar olanak sunduğuna bakarak o grupla kalıp kalmamaya karar veriyoruz. 1-2 kere birlikte olup ondan sonra onlarla buluşmadığımızda bu yaşadığımız aslında bir hata değil, çok büyük bir öğrenme deneyimidir.

Yine “hatalar” ya da istediğimiz gibi gitmeyen durumlar, bizim önceliklerimizi anlamamıza yol açar. Diyelim ki yeni bir spor yapmaya karar verdik; fakat bu spor dalı çok zahmetli, çok zamanımızı alıyor, çok enerjimizi alıyor. Dinlenmeye  ya da ailemizle ilgilenmeye vaktimiz kalmıyor. Bu denemeden sonra hangi spor tipinin bize uyabileceğini daha iyi anlıyoruz. Bundan vazgeçip daha bizim yaşam koşullarımıza uygun bir spor alanına yönelebiliyoruz. 

Meslek seçimi için de böyle. Biraz evvel söylediğim çevre seçimi için de böyle. Bunları tek tek denemek bize neyin iyi gelip neyin gelmediğini gösteriyor. Bazen ters giden bir şey hatta komiğimize giden bir şey aslında kendimizle ilgili, hayatla ilgili çok büyük bir farkındalığa da yol açabiliyor.

 Son olarak Abraham Lincoln’un bir sözüyle bu yazıyı bitirmek istiyorum. “Hata yapmak, hile yapmaktan çok daha onurluca bir eylemdir.”

 

Sevgiyle kalın, anda kalın.

PAYLAŞ
BENİ TAKİP EDİN
Rana Beri